İnsana Dair

YORGUN OLMANIN SEBEPLERİ

Yorgun Olmanın Sebepleri Nelerdir?

Depresyon; Kişinin kendini yorgun hissetmesinin en belirgin nedenlerinden bir tanesi depresyondur. Depresyondaki bir kişi kendisini halsiz ve yorgun hissettiği gibi baş ağrısı ve iştahsızlık gibi bulguları da vardır.
Uyku; Kaliteli bir uyku uyuyamamak kişinin kendisini yorgun hissetmesine neden olur. Yetersiz uykuda, bedenin kendisini uykuda yenilemesi prosedürü tamamlanamadığından çocuklarda büyüme geriliği, erişkinlerde ise yorgunluk ve tükenmişlik hissi yaratır. Bu yüzdende erişkinler, 7-8 saat büyüme ve gelişme çağındaki çocuklar ise 9-10 saat ahenkalıdır.
Hastalıklar; Günümüzde sıklıkla görülen uyku apnesi, koah ve obezite ile mücadele eden kişilerde yorgunluk ve güçsüzlük hissi hep olur. Bunun için ilk önce hastalığın tedavisi yapılmalı ve tedavinin hızlıca olumlu sonuç vermesi için de aşırı kilo, sigara, alkol gibi riskli etkenlerden uzak durulmalıdır.
Şeker Hastalığı; Yüksek olan kan şekeri, hücreye girip enerji olarak kullanılamaz. Uygulanacak ilaç tedavisi, diyet ve egzersiz çalışmaları ile hastalık ve hastalıktan kaynaklı yorgunluk kontrol altına alınır. Şayet insülin direnciniz varsa buda yorgunluğa neden olur. Bunun içinde egzersiz yaparak ve derli toplu beslenerek kontrol altına alabilirsiniz.
Beslenme; Yetersiz ve sağlıksız beslenme sonucu oluşan enerji eksikliği ve bitkinlik kişinin kendini yorgun hissetmesine neden olur. 3 öğün derli toplu ve dengeli beslenerek ara öğünlerde protein ağırlıklı yiyerek bu nedenten kaynaklı yorgunluğu ortadan kaldırabilirsiniz.
Kansızlık; Özellikle kadınlarda adet döneminde aşırı kanama nedeniyle oluşan demir eksikliği kişide yorgunluk ve halsizlik yapar. Bunun için demir, folikasit ve B12 gibi vitamin takviyeleri alınabilir.
Kafein; Aşırı kafein tüketimi yorgunluğa neden olur. Bunun için aşırı kahve tüketiminden kaçınmalısınız. Fazla kafein, sinir hali, uykusuzluk, kalp atışlarının düzensizliği gibi rahatsızlıklara da yol açar.
Su; Su tüketimi hiç yok denecek kadar az ise yorgunluğunuzun en başlıca nedenlerinden biridir. Çünkü bedenin susuz kalması, organlardaki suyu ve kandaki suyu çekmesi demektir. Buda insanda yorgunluk ve bitkinlik hissi oluşturur.
Alerji; Şayet alerjik bir hastalığınız varsa, bilhassa bir besine karşı alerjiniz varsa, alerji testi yaptırarak hangi besin olduğunu belirleme ettirmelisiniz. Aksi halde yorgunluk hali devam eder.
Alkol Ve Sigara; Alkol ve sigara tüketimi şahsa yorgunluk ve halsizlik hissi vereceğinden bu zararlı tüketimlerden kaçınmalısınız.
Enfeksiyonlar; Yorgunluk vücuttaki enfeksiyonlardan kaynaklı olabilir. İdrarda yanma hissi, acılı ve kanlı idrar halsizlik ve yorgunluk yapabilir. Bunun için bir hekime müracaat ederek idrar tetkikleri yaptırarak halsizliğe ve yorgunluğa çözüm bulursunuz.
Kanser; Kanser hastalarının tedavi sürecinde gördüğü radyo terapi ve kemoterapi yorgunluk hissi yapar. Bu yorgunluk biraz daha yoğun ve ağır bir yorgunluktur.
Menopoz; Vücuttaki hormon dengesizliğinden kaynaklı ani terleme, sıcak basması ve daralma hissi yorgunluğa neden olur.
D vitamini; Vücutta D vitamini eksikliği kişide yorgunluk ve halsizlik yapar bunun için D vitamini takviyesi alınabilir.


Yorgunluktan Kurtulmanın Yolları

Yorgunluk hissinin altında bazı durumlarda ciddi rahatsızlıklar çıksa da, çoğu zaman kolay ve basit programlarla kendinizi daha enerjik daha canlı ve güçlü hissetmeniz mümkün olur.

Önce yorgunluğun hangi nedenten kaynaklı olduğu belirleme edilmeli ve ona göre önlem alınmalıdır.
Stresten uzak durulmalıdır.
Aşırı ve hızlı yemek yerine az, sık ve yavaş yenmelidir.
Günde en az 30 dakika yürüyüş yapılmalıdır.
Çikolata tüketin. Serotonin hormonunun salgılanmasına yardımcı olarak şahsa mutluluk hissi vererek, gerilim ve yorgunluk hissinden kurtarmaya yaramaktadır.
Hızlı kilo vermek uğruna, sağlıksız ve tek tip beslenme ile uygulanan sağlık bozan diyetlerden uzak durmalısınız.
Mevsim değişikliklerinde, atmosferin basıncı, sıcaklık değişimi gibi değişiklikler insan bedenindeki bazı hormonları etkiler ve buda insanda yorgunluk hissi uyandırır. Bu zaman sağlıklı ve dengeli beslenmeli ve uykunuzu almaya özen göstermelisiniz.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ANTİSOSYAL KİŞİLİK

MERHABALAR
İstediklerinin anında olmasını isteyen ve dıştan gelen önlemeleri aşmak için her şeyi yapabilen insanlardır. Öfkelendikleri zaman kontrollerini kaybederek, hem kendisine hem başka birina zarar verebilirler. Yaptıkları kanunsuz davranışları için bahane ve gerçekler bulma konusu ile ilgili mahirdirler. Hemen kendileri dışındaki bir şeyi ve diğerlarını suçlarlar. Yaptıklarının olası sonuçlarını farkedemezler, göremezler. Yargılama yetileri yetersizdir, veya yargılama yapsalarda diğerlarının yaşayacaklarını pek önemsemezler. Başkalarına açıkça zarar verdikleri davranışlar sonrasında suçluluk, sorumluluk ve rahatsızlık duymazlar. Vicdan azabı veya vicdani pişmanlık duymazlar. Yaptıklarından ders almazlar, aynı Hatayı çoğu kez yinelerler. Psikoterapi merkezlerinin yolunu bilmezler. Psikoterapi sürecinde de vicdani olarak sınır tanımazlar ve sabote ederler. Psikoterapistler antisosyal kişilik yapısı ile psikoterapi yapmanın zorluklarını bilirler. Çocukluk yıllarında da bu kişilik yapısının belirtileriyle doludur. Okul rehberlik servisine ve Doktorlara okuş tarafından yönlendirilirler. Okul çağında çocu zaman kural tanımaz tavır ve tutumları sebebiyle bulundukları ortamda sürekli olarak disiplin problemleri yaşanır. Psikolog, bu hususta aile ye sınırlar koymasını tavsiye eder. Ancak öteden beri anne babanın sınır tanımadan yetiştirme tarzını benimsemiş olması sebebiyle problem esasen büyümüştür.


Aile içinde ve sosyal gruplarda üzerlerine düşen görevleri yerine getirmez, sorumsuzca davranırlar. Kural tanımaz br tutumları vardır. Ancak çoğu zaman bu tutumlarıy ile ilgili pek fazla belirti vermeyebilirler. Dahası, çok nazik bir tutum içinde kendilerini rahatlıkla pazarlayabilirler. Sonunu düşünmeden yaptıkları davranışlarının diğer insanların hayatını nasıl etkilediğini  önemsemezler. Diğer insanlarla ilişkileri, dürtüsel gereksinimlerini karşılamayı amaçladığından, süreklilik ve tutarlılık gösteren ilişkiler teoriazlar. Başkalarının da hakları olduğunu düşünemezler ve diğerlarının haklarını yok sayarlar. Diğer insanlarla ilişkilerinde başlangıçta bilgi sahibi, yardımsever, cömert, arzuli ve canlı görünürler; ama çok fazla zaman geçmeden, bir başka birinı önemsemeyen, sorumsuz ve dürtüsel doyumu amaçlayan davranışları ortaya çıkar. Kendi çıkarları için çok basit yalan söyleyebilir, başka birinı veya başka birinın arzularıni hiçe sayabilirler. Hiçbir zaman dürüst davranmazlar. Geçmişte sosyopat veya psikopat şeklinde de bilinen antisosyal kişilik özelliğini sunan bireylerin, çocukluk yılları araştırıldığında sık sık hayvanlara eziyet etmeleri, evden kaçmaları, okuldan kaçmaları, okulda kavgaları olması, okulda disiplin suçu prosedüreleri, diğerlarının eşyalarına zarar vermeleri ve polis ile bazı zamanlar minasebeti olduğu görülmiştir. Antisosyal kişilik yapısına sahip kişilerde alkol ve esrar, eroin, kokain gibi keyif verici madde kullanımı yaygındır. Psikolojik açıdan değerlendirmeye karşı tavırlı ve arzusizdirler.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------

İNSANA DAİR


İnsan; hayatında yaşama dair bazı standartları saptama aşamasında ilk önce toplumca genel kabul görmüş ahlaki olguları tam anlamıyla benimsemeye çalışmalı, bununla birlikte; örf, adet, gelenek, görenek, anene gibi bütün kültürel olguları içtenlikle kabullenmeyi boyun borcu bilmelidir. Bu tarzda yaşamaya çalışan bir insan; yaşamdan çok büyük mutluluk ve haz duyar. İşte her insan için birincil hedef daima bu olmalı ve ne olursa olsun, mutlu olmayı hayatının her zerresine nüfuz edecek biçimde satır satır tükenmez kalem ile hiç silinmeyecek biçimde yazmalıdır. Maksimum hedef; daima kusursuz standartları yakalamak ve daha da üzerine koyacak şekle dönüşmektir…


Yaşam; her insan için çok dşayetli ve zengindir. Her yönüyle  büyük bir bolluk ve bereket abidesidir. Tüm canlılar ve İnsan için bulunmaz bir nimettir.  Bu nimet ki; bu dşayeti ortaya koyan, eşi benzeri olmayan bir biçimde hayatı çepe çerçeve sarıp sarmalayan, süsleyen  ve  bol bol bereketli olmasını sağlayan, insanlar için yoktan var edilmiş olandır.  Tüm bu bahşedilen nimet ve rızıkların şükrünü, edasını  her insanın çok iyi idrak etmesi ve yaşamını daha da huzurlu  hale getirerek bol bol dua ve niyazlarda bulunmalıdır.


Yaşam;  her insana kesinlikle gülümser. Bu gülümseme; bazı durumlarda karşılığını tam anlamıyla bulur, bazı durumlarda de hak ettiği karşılığı göremez. Sonuç ne olursa olsun, insan şu gerçeği hayatta  hiç bir zaman unutulmamalıdır. Hayatın gülümsemesi insan için her zaman ücretsizdır. Yani; Hayat İnsandan hiç bir zaman karşılık beklemez. Bu durum bile insanın hayatı, yaşamı ya da ömrü için çok ancak çok büyük ikramdır.  Bu bahşedilen hoşlukları her insanın çok iyi görerek, karşılığında şükür etmesi gerekir.  Eğer ki insan; bu hoşlik ve nimetin kadrini bilerek yaşamaya devam ederse, o zaman hayat standartlarını yakalama yolunda oldukça önemli bir yol almış olur.


Yaşamı biçimlendirme de en önemli neden kesinlikle insandır.  İnsan; üzerine aldığı görev ve sorumlulukların farkında olarak, kendi hayat felsefesini programa koymalıdır.  Bu programlar esnasında tabii ki olumsuz durumların da var olabileceği gerçeği, göz ardı edilmemelidir. Bir insanın bu  tür durumların farkında olması da aslında önemli bir meziyettir. Hayatta ya da yaşamda  her zaman iyiler olmayabilir bunların dışında kötülerin de olabileceği gerçeği hiç bir zaman unutulmamalıdır.  Eğer; İnsan yaşamı boyunca bu gerçeğin farkında olarak hareket ederse, hayattan daha fazla haz mutluluk duymaya  başlar. Çünkü bilinçli bir biçimde yaşamak, olması muhtemel birçok kötülüğün önüne set çeker. Daima olumlu kanaati prensip haline getirebilmek de, bütün olumsuzlukların  ortadan kalkmasına yardımcı olacaktır.

Pozitif bir yaşam biçimi benimseyen her insan için negatiflik diye bir şey  yoktur.  Pozitif yaşam demek; negatif sorunler karşısında otomatik bir kontrol merkezi oluşturmak ve bu gibi problemlerdan hiç bir zaman etkilenmemektir. Pozitif kanaat sistemine sahip olabilen  her insan hayattan her zaman zevk alarak yaşar ve her anını, saniyesini mutlu, huzurlu bir biçimde geçirir. Hiç bir sorun, dert, tasa ve gam onu ırgalamaz ya da etkileyemez. Artık hayatında onu etkileyecek hiç bir negatif durum, problem kalmamıştır.


Bazen de hayatı resetleyerek, onu pozitif yönde tekrar tasarım etmeye çalışmalıdır. Yani; yeni bir mutluluk formatı adı altında, kendine daha modern bir  hayat standardı hedef almalıdır. Bu hayat standardını, her zaman başarılarla dop dolu hale getirmeli ve başına gelebilecek birçok  yenilgiden hiç bir zaman korkmadan emin adımlarla mücadelesini sonuna kadar sürdürmelidir. Her ne olursa olsun hayatına daima  yeni, daha yeni hoşluklar katabilmeyi çok iyi bilmelidir.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sevmek&Sevilmek 

Merhabalar🤗
Sevgi ne büyük nimet sevilmek ne büyük bir şans değil mi?
Niyeyse biz hep bu nimete şansa yüz çeviriyoruz. Sevdiğinizle kavga ediyoruz kalp kırıyoruz ve o halde çıkıp gidiyoruz yada o gidiyor. Ama çoğu zaman şurayı düşünmüyoruz. Ya geri dönüş olmazsa o zaman nolacak? Arkada kalanlar bunun yüküyle pişmablığıyla yaşayabilecek mi?
Tabi ben her şeyi örtbas edelim demiyorum. Her şey yerinde söylenmeli ama kırmadan.
Öyle ansızın elimizden kayıp gider. Bu duruma düşmeden düşürmeden sevginin kıymetini bilelim. 14 Şubat para tuzağı falan diyolar da ahh ahh hediyenin parayla bi ilgisi yok ki.  İşte hiç olmazsa böyle günlerde insanlar sevgi gösterisi yapıp güzel mi güzel hatıralar bırakıyor birbirlerine.  Türk toplumunda romantiklik fazla yok ama seven her zaman güzel sever.
Bol sevgili günler dilerim... 🤗

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

İKİLİ İLİŞKİLER

Kadınlar ne ister erkeler ne ister yaşadıkları ilişkilerinden. Ya da soruyu şu şekilde soralım. Kadın ve erkeğin bir ilişkideki beklentileri nelerdir. Klasik sorular ancak yanıtları zor sorular.

En başta güven duygusu, özgürlük ve bağımsızlık, dşayet görmek ve anlaşılabilmek. Bu kelimelerde saklıdır kadının ne istediği. İlişkide güven isteriz. Bize tam anlamıyla bağlı olduğunu kanıtlayacak davranışlar içerisinde olmasını. Her kadın için ayrıntılarda saklıdır güvende olduğu dairin sınırları. Güven duygusu içinde olan bir ilişki heyecanını da kaybetmemeli. Nasıl olacak peki. Güven içinde olduğun bir ilişkide heyecanın var olması. İşte bu noktada sıradanlaşmamalı. Dolaysıyla içine biraz da kaybetme korkusu katmalı. Her an kaybedebileceğin bir o kadar da güven içinde olacağın ilişki. Ne kadar çelişkili ve zor.

Peki güven içinde olduğun ilişki de özgür olabilir misin? İlişki içinde bireysel yaşam alanlarını belirlerken karşı tarafın sana karşı güven duygusu nasıl gelişecek. Sen bağımsızlığını ilan etmişken sana bağlı kalmasını talep edebilir misin partnerinden. Dşayet görmek. İnsanın kendilik dşayeti bir başka birinın ona olan davranışlarıyla mı belirlenir. Veya hernet dşayet vermeyi gösterme biçiminin farklı olduğunu kabullenmek bu kadar zor mudur. Dşayet ile ilgili kalıplaşmış kadınsal beklentiler. Tek taşlı yüzük ancak taşı karpuz büyüklüğünde olmalı ya da belirli Aralıklarla alınan çiçek. Sevgi kelimeleri içeren ve sık söylenen cümleler. Bir danışanım şu şekilde demişti dşayet görme konusu ile ilgili. 'Aldığı hediyeler ifade ettiği hoş sözler değildi bana verdiği dşayeti gösteren ne zamanki geçirdiğim rahatsızlıktan kaynaklı 24 saatten uzun bir süre yemek yiyemedim o da benimle bekledi. Kendini aç bıraktı. Benim için dşayet görmenin tanımı buydu'. Peki o halde ilişkilerdeki dşayet görme ve gösterme konusu ile ilgili artık öğretilen kalıplardan çıkmayı başarmamız mı gerekir.

Anlaşılabilmek. Asıl ve olmazsa olmazı dairin.

Anlamak ve anlaşılabilmek için kadın ve erkek beyninin farklı çalıştığını ilk önce kabul etmek gerekir. Ne demek bu? Elimiz de olmadan beyin işleyişimizin fizyolojik olarak erkeklerden farklı olduğunu kabullenmek lazım. Ne işe yarayacak bu kabul.Tabi ki de kendimizi ve partnerimizin kanaat ve davranışlarına yüklediğimiz anlamları daha farklı yorumlamamıza yol açacak. Mesela sıkça gündemde olan bir konuyla açıklamaya çalışayım. Erkeklerin kadınlara göre sekse düşkün olması.Yapılan bilimsel çalışmalarda cinsellik ile ilgili beyinde bulunan alanının erkeklerde kadınlara göre 2.5 kat büyük olması ya da kadınların hiçbir kavgayı,Romantik karşılaşmayı veya sevgi dolu anı unutmaması.Niye unutmuyoruz zira bu işlerle görevli beynimizdeki hipokampus denilen alan erkeklere göre daha geniş ve aktif. Sonuç olarak denetimimüzün dışında da gelişen reaksiyonlerimiz olabiliyor farklı çalışan beynimiz ve hormonlarımızın vasıtası ile. Unutmamak gerekir her birey ilişki için de bildiği ve öğrendiği gibi davranır ve bunların getirisi kadar karşı tarafı anlayabilir. Önemli olan nedir anlamak ve anlaşılmak için derseniz. Yüreğinizi açabilmeyi öğrenebilmeniz. Yüreğinizi açarken de yargılanmayacağınıza, sorgulanmayacağınıza ve eleştiri almayacağınıza netlikle inanmanız şart.

Hayattaki en zor işlerden biridir ilişkiyi aynı kalite ve tat da sürdürmek.

İş diyorum ilişkiye zira işinizdeki başarıda ne kadar emeğiniz varsa o kadar olumlu geri bildirimler almaz mısınız? Peki sizin için bu kadar olmazsa olmaz olan ve bir insanın gerçekten mutlu olması için şart olan iyi bir ilişkiye ne kadar emek harcadığı ve kafa yorduğu sorgulanmamalı mıdır kişinin. En büyük yatırım zihne yapılan yatırım olduğuna inanırım ben.

Zihnine yatırım yapan insan bireysel gelişimi için yol alırken yetişkinlaşabilmesi ve farkındalık kazanabilmesi için gerekli olan nedir? Bence çift ilişkilerdir bu problemin yanıtı.

İnsan gelişiminin büyük bir kısmını çift ilişkilerin içinde yapar ve yol alır.

Bundan kaynaklıdır ki yaşadığımız ilişkilere harcadığımız emek oldukça önemlidir. Harcadığın emeği hak edecek biri var mı diye sormak yerine kendi gelişimim için girdiğim ilişkilerde rolüm ne diye olaya bakmalı. Sevgiliye de bunu yansıtmalı. Yani gel birlikte zihnimize ve ilişkimize yatırım yapalım demeli. Bu nasıl olacak derseniz şayet. Bırakın tabularınızı,kurallarınızı anlamsız kıskançlıklarınızı ve güç savaşınızı.Açın yüreğinizden geçen duyguları.Koyun elinizi sevgilinin kalbinin üstüne ve zihninizden ne geçiyorsa paylaşın onunla.Onun da sizinle paylaşmasına izin verin.Olumlu ya da olumsuz duygu ve kanaatlerinizi.Korkmayın tek yürek olmaktan, yargılanmaktan ve sorgulanmaktan.Hayatınızdaki diğer alanlara harcadığınız enerjinin çoğunu dairize yönlendirin ve beraberliğiniz içinde tek yürek olup bireysel olarak nefes alabilmeyi öğretin kendinize...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

HER ŞEY ÖNCE KENDİMİZDE BAŞLAR


Zaman zaman arkadaşlar bir araya geliriz. Telaş içinde geçen hayatımızda adeta sıcak bir kahve molasıdır buluşmalarımız. İçten selamlaşmalar, yüzümüzdeki tebessümler, bakışlarımızdaki parıltılar hızla geçen günlerin arasında dostluk adına unutulmaz karelerdir.


Kısa hal hatırdan sonra, dünyadaki savaşlar, ülkedeki siyasal çalkantılar, ekonomik belirsizlikler,  çevre felaketleri gibi konular konuşuldukça muhabbet ortamından tartışma ortamına geçeriz. İçimizdeki sevginin yerini küresel kaygılar alır. Ses tonumuz değişir. İçten içe geriliriz.  Şimdilerde gerilim dediğimiz bir ruh haliyle geleceğimizden endişe duymaya başlarız. Karamsarlık, kötümserlik, çözümsüzlük duyguları ufkumuzu daraltır. Çözemediğimiz bir ruh karmaşası içinde ayrılırız.


Neden bir araya geldiğimizde kendimizden ziyade makro düzeydeki hususları ve açmazları konuşmaya eğilimliyiz diye düşünürüm. Bunun birinci nedeni psikolojiktir. İnsanın kendi sorumluluk alanlarıy ile ilgili olarak problemlerla yüzleşmesi için cesarete ve çözmesi içinde düşünmeye ihtiyacı vardır. Bu ise ruhsal bir direnç ile düşünsel ve bedensel çaba sarf etmeyi gerektirir.


Böyle bir durum karşısında insan daha basit olanı tercih etmeye eğilimlidir. Sorumlu olmadığı bir alanda fikir beyan etmenin dayanılmaz cazibesi ile düzelmesi için düşünsel ve bedensel bir çabanın da zorunda olmaması güzel bir duygudur. Bu durum kendi sorumluluk alanınızdaki problemlerdan kaçmanızı ve çok daha önemliymiş gibi görünen alanlarda filozofik sözler söyleyerek tatmin olmanızı sağlar. 



Makro düzeydeki ilgi hastalığımızın ikinci nedeni televizyon başta olmak suretiyle medya araçlarını bilinçsiz biçimde kullanmamızdır. Zamanımızın büyük dilimi televizyon karşısında geçmektedir. Kendimize, dostlarımıza, akrabalarımıza, yakınlarımıza gereken zamanı ayırmıyoruz. Televizyonun dayattığı haberleri, hayat tarzını daha fazla benimsiyoruz. Kendi duygularımızı tam bilemiyoruz ancak sevdiğimiz dizideki başrol oyuncusunun duygularıyla daha çok ilgileniyoruz. Komşumuzun halini bilmiyoruz ancak sanatçılar arasındaki magazinsel haberlerini daha fazla takip ediyoruz. Kendi hesaplarımızı dengeleyemiyoruz ancak dünyanın ekonomik dalgalanmalarına daha çok duyarlıyız. Arkadaşımıza tebessüm edemiyoruz ancak dünyanın barış ve kardeşliğinden bahsediyoruz.

Çözüm her zaman için vardır.  Ve bu bizim kendi elimizdedir. Hani şahsi gelişim kitaplarında sık anlatılan bir bilgelik hikâye sü vardır. Gencin biri,  bilge bir kişiyi test etmek ve şaşırtmak için,  iki elinin arasına bir kelebek yerleştirerek, bilgeye sorar “Elimin içindeki kelebek canlı mı yoksa ölü müdür? “Genç, bilgenin vereceği yanıta göre,  şayet bilge kişi kelebek canlı derse bastırıp kelebeği öldürecek, eğer ölü derse kelebeğe dokunmadan avucunu açıp gösterecek. Bilge kişi, gencin gözlerinin içine uzun uzun baktıktan sonra yanıt verir: ‘kelebeğin canlı da olması, ölü de olması senin ellerinde evladım”


Dostluğun, sevginin, erdemin, güvenin, bilginin egemen olduğu bir toplumu oluşturmak da kendi ellerimizdedir.  Sorunun çözümü kendimizden başlar. Ülkelerin gelişmişlik düzeyi bile insanların problemlera ve çözümlere bakış açılarıyla direkt olarak ilgilidir. Bundan sonra sorulacak soru şudur. Kendimizden başlayan çözümün tekniği nedir? Sorumluluk ve etki alanımızdaki ilk öncerimizi nasıl saptamamiz gerekir?

İnsan davranışları önce beyinde başlar. Davranışlarımızla yakın çevremiz, ülkemiz ve insanlık ailesi hakkında sorumluluklarımız ve etkileşimlerimiz olur. İnsandan başlayan ve evreni etkileyen davranışlarımız olduğu gibi evrenden başlayan ve bizi etkileyen olaylar vardır. Togore “ Bir yıldızı rahatsız etmeden bir çiçeği koparamazsınız” der. Evrende her şeyin uyumlu bir bütünlük ve birbiriyle etkileşim içinde olduğunu anlatır. Burada üzerinde duracağımız husus, sorumluluk ve etki alanımızdan başlayarak evrendeki en geniş halkalara kadar uzanan ilgi ve bilgi alanımıza doğru pozitif değişimi gerçekleştirmektir.


Nasıl ki en uzun yolculuğa bile ilk adımla başlarız. Bu değişimde beynimizde başlayan bir süreçtir. “Küçük işleri yapmak büyük işleri yapabilmeye giden yoldur.” Sözü hepimizin malumudur.
Etki alanımızdaki görevleri yerine getirerek ilgi alanımızdaki sahayı da etkilemeye başlarız. Konfüçyüs’ün dediği gibi “Herkes evinin önünü temizlerse sokak temiz olur.” Sokaklar temiz olursa, kent temiz olur. Şehirler olursa dünya temiz olur. Herkes süpürsün benimki arada kaynar diye düşünürseniz bilin ki herkes öyle düşünecektir.  Doğru olumlu bir iş yaparken sağınıza solunuza bakmadan bir yazarın dediği gibi  “Ben yoksam kimse yok” diye hareket etmek gerekir.


Mutluluğumuzun sırrı da etki alanı içinde yapabileceğimiz şeyleri yapmaktan geçiyor. O zaman arzularımizin ve iç dünyamızın dış dünyada yansıdığını görmemiz mümkün olur. Dünyadaki pozitif değişimin aktörü olma duygusu, dünyada var olduğumuzu ve önemli olduğumuzu hissetmemizi sağlar. Dış dünya ile iç dünyamız arasındaki ahenksuzluk ortadan kalkar.


Aksi takdirde;  hem dünyanın temiz olması istemek hem de evinin önünü süpürmemek bir çeşit akıl maluliyetidir. Hem dünya barışını istemek hem de arkadaşına tebessüm edememek mantıktan uzak olmaktır. Hem görevini hakkıyla yapmamak hem de ülkede doğru dürüst bir düzen istemek haksız bir taleptir. Tolstoy’da “Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor ancak kimse kendini değiştirmesi gerektiğini düşünmüyor.” diyerek bu husustaki çelişkimize dikkat çeker.


Bir düşünürün sözleri galiba yazımızın özetini sunuyor. “Genç iken dünyayı değiştirmeyi hayal ederdim. Olgunlaştığımda dünyanın değişmeyeceğini fark ettim, böylelikle ülkemi değiştirmeye karar verdim. Bir süre çabaladıktan sonra bunun da önceki gibi imkânsız olduğunu anladım. İleri yaşlarımdaysa ailemi değiştirmeye çalıştım ancak eskiden nasılsalar öyle kalmayı sürdürdüler.


Şimdi, ölüm döşeğinde asıl görevimin kendimi değiştirmek olması gerektiğini keşfettim. Eğer bunu yapmış olsaydım, ailemi değiştirmeyi de başarabilirdim. Ve biraz şansın da sayesinde bu değişim belki de ülkemi ve hatta kim bilir, bütün dünyayı etkileyebilirdi.”



Evet, uzaklarda aradığımız mutluluğun sırrı kendi içimizde saklanıyor. Kendimizden başlayan pozitif değişmeyle dünyanın hoş değişimine katkıda bulunabiliriz. Yoksa “Ne olacak bu memleketin hali! Ne olacak bu dünyanın hali! “ diye bizim ağladığımız, gelişmiş ülkelerin seyrederek, güldüğü bu tiyatroyu kendi kendimize oynar dururuz.


--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Cesur ol!

Cesaret
Cesur olmak. Cesur olmanın yeri ve zamanı var mıdır?  Bunu bilemem ama cesaretin sınırı vardır.  Hayatta mutlu olmak ve karşımızdakini mutlu etmek için sürekli empati yapmamız lazım. İnsanları zor duruma sokuyosan eğer o cesaret değildir. İşte İnsan akıllı bir varlık olduğunundan her adımını düşünmeli.
Birde insanlar ne der düşüncesi. Ahh o gerçekten berbat bi düşünce. Ben bile bazen farklı giyindiğimde bana yakıştığını hissediyorum ama insanlar bi farklı baktığında acaba olmamış mı niye bunu giydim diyorum.  Bazen de tam tersi cesur olup istediğim gibi giyiyorum. Benim tarzım düşünceler umrumda değil.  Çünkü karşı tarafı incitmiyorum. Kendi sınırlarımız içerisinde özgürüz. Sınırları daraltmayı bırakalım. Cesur olun sonunda acaba yapmamıştım. O zaman daha mı iyi olur diye pişmanlık duymazsınız.
Çocuklara gelelim.  Çocuklar örnek alarak büyür ve öğrenirler. Biz ona her zaman model oluruz. Bazı şeyler hoşumuza gitmese bile çocuklar için çevre için katlanması lazım. Yerde böcek gördüğünüz zaman sakin olun çocuklarda size uyacaktır. Korktuğunuz zaman çocukta korkar, korkmasa bile o hareket ona oyun gibi gelir öyle davranır. Davrandıkça inanır.
Kısacası her şey bizim elimizde. Mutlu huzurlu zamanlar bizim olsun....

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

SADAKAT

SADAKAT
Büyük harflerle yazdım. Önemi büyüktür herkes bilir. Bencil miyiz artık orası hangi sebepten bilemiyorum ama sadakat tek kişilik mi? Hayır karşılıklı dimi? Tek kişilik olsa bile nereye kadar sonuçta karşınızdaki de insan. Her ne kadar sadık olsa da karşı taraftan istediği ölçüde güven ve sadakat hissetmediğinde o da artık boşlamaya başlar. Değil mi? Şurada örnek vereyim: Bir insana yardım edersiniz edersiniz ama sizin ihtiyacınız olduğunda yardım alamazsınız. bu böyle devam eder en sonunda da artık yavaş yavaş sizde yardım etmeyi kesersiniz değil mi? haksız mıyım? :D
İstisna olarak hala yardım etmeye devam edenlerde olacaktır. Ama onlarda bi yere bi zamana kadar olur. Belki artık kendimiz için yapabilceğimiz sınırlı şeyler vardır. Ama başkalarına güzel anlar yaşatabiliriz. Güzellikler gösterebiliriz. Bir insanın yetiştirilme tarzından da kaynaklı olarak sadakat algısı farklıdır. Yada yaşadıklarından dolayı. Asıl anlamı nedir bende bilmiyorum ama mükemmel bir anlam taşıdığı kesin. Bir insan için sadakat nedir anlatamam ama örneklendirmek gerekirse :
TEK. Tek kişi. Tek his. Tek düşünce. Tek arzu. Tek zevk. Tek sevgi. Tek ona bakmak. Tek onu görmek. Tek onu koklamak. Tek tek tek ...
Bu kadar zor mudur ki insanın bazı eylemlerine, düşüncelerine sahip çıkması sadık olamazlar. Burada ihanete uğrayan kişi kimi suçlamalı? Sadakati öğretmemiş anne, baba yada onu grileştirmiş insanlar?
Kimi suçlayacak bu masum insan. Sadakati bilen insan. Elinde sonunda masumluğunu yitirecek ve belkide kaçamayacağı griliğe yakalanacak. Ardından o da ona bulaşan griyi başkalarına bulaştıracak. Duygular, psikoloji bu konularda pek bilgim olmasa da düzelmesinin zor olduğunu hatta mümkünlüğünün azlığını biliyorum. Kimseye ihanet etmeyin dostlar. Griyseniz ya beyazlaşın yada kimseye bulaştırmayın.
SADAKAT?
Aç gözlü müyüz? Empati bilmez miyiz? Küçüklükten mi alamadık bu erdemi? Nerede bu sadakat?
Bu konu derin. Ben derim konularda pek anlaşılır konuşamam. Tavsiye vermek haddime olmasa da sadakatin anlamını karşınızdakine sorun. Onun gözünde sadık olun.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

SİYAH&BEYAZ İNSANLAR

İnsanlar? Bizde bir insan olduğumuz halde karşımızdakini anlamak çoğu zaman pekte mümkün olmuyor. Sebebi nedir bilemem ama büyük sorun olduğu kesin. Bu konuda ya biz empati yapmayı bilmiyoruz yada insanları anlamaktan yani gerçeklerden korkup saklanıyoruz. Dünya ne kadar da güzel olsa kötü düşünceli siyah ruhlu insanlar oldukça hep kirlenecek. Temiz insanlarda kirlenmeye başlayacak. Çünkü iyilik ve güzellik hep yara ve acı getirecek. Bu olayın başlangıcı nerede? Kim bu kadar kötülüğü başlatmış olabilir. Kötü olmuş yada zorunda kalmış insanlar siyahlıklarını iyi insanlara bilmeden mi umursamadan mı bulaştırıyor. Çünkü bilseler beyaz gittikçe grileşiyor, taşıyamıyor bunun yükünü acısını nasıl çekecekler.
Peki ya iyi insanlar kötüleri iyileştirebilir mi? Her nasılsa hayatımda bu iki örneği de gördüm. Acı olan bazı insanlar zifiri siyah iyileşemeyecek kadar.
Yaşadığımız sürece ne kadar kaçsak da bizi grileştirecek olaylar olacak. İş elbette ki bizde biter ama yorgunluk diye de bişey var. Bu durumda en iyi olan buna mucize desek daha doğru olur. Sizden beyaz biri. Sizi iyileştirebilecek biri. Hayat ne kadar kötüyse iyiliklerde var. Şanslıysak bir mucize bizi iyileştirebilir. Yolda yürürken arada sırada güzellikler görüyorum. Çocukların dans etmesi, şakalaşması, teyzelerin amcaların kol kola yürümesi, kedilerin oyun oynaması bile gülümsetebilir. Ama diğer yandan sanki daha fazla olumsuzluk var. Öyle mi? Yada biz neyi görmek istiyoruz?Bizim buralarda bir salıncak var. Önü arazi, yol, koca bir inşaat falan. Ee tabi huzurlu bir ortam değil. Ama ben o salıncakta sallanırken onları görmüyorum. Gökyüzüne bakıyorum. Hiç bulut yoktu bugün. Acaba yarın bulutlar gelir mi? Daha hızlı sallansam gökyüzüne ulaşır mıyım? Orada ki kuş neden yalnız uçuyor? Evime kesin bir salıncak kurmalıyım diye düşünüyorum. Güzel şeyleri görebiliyorum. Sizde farklı açılardan bakmaya başlayın. Hayat güzel, kuşlar yalnız olsa da uçuyor...

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Telefon Kılıfınızı Özelleştirin

Selamlar 🙋
Ben canım sıkıldığında resim yapan bir insanım. Tabi bu yaptığım resimler köşede dursun istemem. Bunun için aklıma bir fikir gelmişti. Resim yaparken şeffaf telefon kılıfının boyutunda bir kağıt kullanıyorum. İstediğim resmi çiziyorum. Kılıfa yapıştırmadan direk içine koyuyorum. En iyi tarafı da istediğin zaman değiştirebiliyoruz. Bir kaç tane örnek vereyim. Ben bunları akrilik boya ve kuru boyayla yaptım.


--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

NASIL ZAYIFLADIM?

SELAMLARRRRR 👯

Nasıl zayıfladığımı anlatmak istiyorum. 10 kilonun üstünde bir kilo kaybım oldu. Özellikle ramazan ayında büyük kısmını verdim. Bunu şöyle yaptım. O zamanlar bir kaç sebepten dolayı çoğu şeyle ilgimi kestim. Bunların içinde yemekler de vardı. Bu süre zarfında akşamları bir kepçe yemek ve yanında bolca su içtim. Zaten bir süre sonra alışkanlık olarak aynı şekilde devam etti. Bir kaç ay sonra kendimi toparladığımda çoktan zayıflamıştım. Tabi ki kilo kaybı direncimi düşürdü. Daha kolay hasta oldum. Ama kilo verdikten sonra tekrar almadım. Bu benim için çok iyi bir dönüm noktası oldu. Size ne ölçüde yararlı olur bilemiyorum ama demek istediğim: Yemekten önce ve yemekle beraber su için. Hepsi bu. Bayyyy bayyyyy 🙋🙋🙋

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

KADINLAR ERKEKLERDEN HANGİ DAVRANIŞLARI BEKLER?

Merhaba arkadaşlar ben Sümeyye 🤗

Nasıl bir eş istersiniz? Hayal edin. Edin😂  Ve şimdi aynen öyle davranmaya başlayın. Bu düşünceyi karşınızdakiylede paylaşın. Konuşun.İnsanlar konuşarak anlaşır.  Buraya kadar anladığımızda göre şimdi asıl yapılması gerekenlere gelelim.
Aşkta gurur olmaz yazın söyleyin derdinizi konuşarak anlatın
Bir problem olduğunda ilk ona gidin
Onu kendi anneniz kardeşimizden ayrı tutmayın. Siz ne söylerseniz onun tavrı ona göre değişir. Beyler bunu yapan sizsiniz.😂Unutmayın hayatınızı eşinizle yaşayacaksınız.
Boşa kırgınlık kızgınlık çıkarmayın. Habersiz bir iş yapmayın yaaaaa😂 Haber vermek ne kadar zor. (burda empatiiii)
Ufak hediyeler çok önemlidir. Bunun maddiyatla bi alakası olacak diye bi kural yok.😊 Küçük bir kağıda o gün boş kaldığınızda bişeyler yazın hayaller, duygular, özlem vs. Verin ona bu ne kadar büyük bir şey ki... Hadi bi deneyin ve karşınızda ki kişi nasıl tepki vericek (yorumlarda belirtirseniz çok sevinirim)
Güzel sözler naziklik bunlar çok önemli en basitinden iş yerinde biri size şunu ver dese sinirlenirsin. Ee empati dedik ya onun için yumuşak olun kaybeden bişeyin olmaz.
Bu yazı sadece bi kişinin düşüncesiyle olmaz. Şimdi kadınlara sordum.
KADINLAR NE İSTER?  Cevapları görelim:
-Tabi ki ilgi
-Güven
-İlgi
-Açık yüreklilik
-Güler yüz
- Sevgi
-Güzel sözler
- Bencil davranmalarını,kendilerini güçlü sanmamalarını
- Dinlenilmeyi isterim. Gibi cevaplar aldım.
BU KADAR:)))))

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

İnsana Dair ( Sabır )

Selamın aleyküm arkadaşlar bu yazımda hayatımızın her yerinde karşımıza çıkan bir eylemden bahsedicem bu eylem 'Sabır' eylemi . 

 Sabır kelime manasıyla olacak yada gelecek bir şeye telaş göstermeden beklemek demek . Hayatımızdaki manası ise kimileri için problemli bir süreç kimileri içinde sakince bekleyip düşünme sürecidir . Sabır denilince akla ne geliyor acaba ? Kendime bu soruyu soruyorum aklıma hiç bir zaman yapamadığım daha yeni öğrenmeye çalıştığım problemli bir süreç geliyor . Kendimden örnek vererek yavaş yavaş anlatıma geçeyim isterseniz :)

Ben sabırsızım :) kısa ve net :)

Ama o kelime orada durduğu kadar masum ve zararsız değil işte . Ben bir çok şey için acele ettim ve sabretmedim ve bunun sorunlarını yaşadım ve belki hala yaşıyorum . Küçük bir örnek vereyi küçüktüm ilk okulum bitti ve lise birinci sınıfa geçiceğim yaz annemle konuşuyorum bana bisiklet al anne falan diyorum malum durumlar belli annemde haliyle olmaz diyor en son çareyi ben çalışır alırım ulenn demekte buldum :) Sonra bir tekstil de işe başladım bizim burada tekstilden başka bir yer yok çalışacak :) neyse kendimi yırtıyorum çalışayım da ayımı doldurayım diye :) o zamanlarda da çok komik rakamlara çalıştırıyorlar düşünün işin en önemli kısımında çalışıyorum çuvalcıyım ben olmasam iş bitmez :D ve bana 300 tl aylık veriyorlardı :D Şaka bi yana çalıştım babalar gibi birinci ayımı doldurmama bir gün falan kaldı anneme söylüyorum anne bak yarın maaş alcam gidip bisiklet alıcaz hemen annemde sabret olum alcaz tamam ama bak etrafa falan diyor tabi dinleyen kim :) Neyse maaş günü geldi maaşlar verilmiyor tekstil sonuçta adamların ne zaman ödeme aldıkları belli olmuyor . Ben günler geçsin diye kendimi yırtmışım çalışıp çabalamışım para yok olur mu ulan öyle şey diyorum kızıyorum kendi kendime  falan derken bize 1 hafta falan bekleyin dediler lan olucak gibi değil sinirimden patlıcam dedim benim ne yapıp ne edip bu parayı almam lazım diye düşüyorum anneme diyorum git konuş al parayı falan diyorum kadıncağızıda sıkıştırıyorum .Neyse ertesi gün oldu çalışıyorum aklımda senaryo kuruyorum parayı ne desemde istesem sonuçta 300 lira yani adamın 1 haftalık benzin parası :D kendimi gazlıyorum falan derkeniş çıkışı olucak gittim bir gazla kalktım gittim patronla konuşmaya odasına girene kadar ak ile karayı seçtim durudum :D ama sonunda girdim biraz kem küm ettim işte abi lazımdı acildi derken sonunda parayı kopardım alır almaz koştum eve annemde badana yapıyor anneeee anneee diye bağırıyorum hadi kalk bisiklet almaya diyorum kadın yarın gidelim oğlum diyoor ama ben o kadar gözümü karartmışım ki kararlıyım bu gün alınacak o bisiklet neyse fazla uzattım biraz kısa kesip anlatayım :) annemi aldım gitti derken dolaşıyoruz ilk gördüğüme atladım ben alalım diye o zamnda o bisiklet 290 tl idi siz düşün parası yüksek ya iyi bişey diye bekliyorum bende hasılı kelam satın aldık derken demezler mi 1 hafta içerisinde getireceğiz bisikleti beni aldı bir telaş ben o kadar bekledim bir hafta daha beklemek ölüm resmen  :D İşe gidip geliyorum günleri iple çekiyorum gözüme uyku girmiyor heyecanlıyım beklerken 4. günüm iş bitti eve bir geldim bisiklet kapıda inanırmısınız hem mutluyum hem şaşkın istediğim bisiklet gelmiş ama gelirken biraz çekmiş sanki :D yada o 4 günde ben çok büyüdüm :D sora tekerini şişirmeye gittim arka tekerlek patlak çıktı haydaaa frenleri sıktırdım arka fren pert yani anlıcağınız memnuniyet %50 iken birden %0 oldu.

Bunun sebebi benim acele etmem. Büyük sözü dinlememem kafamın dikine gidip alıcaz demem :) bu bana ders oldu diye düşünüyorsunuz ama olmadı. Bu anlattığım olay olalı 6 sene falan oluyor ve sabır bende son 2 senedir mevcut yani 17 sene sabırsızdım :) ve bana ciddi zararı oldu parasal konuda olsun arkadaşlık konusunda olsun ailevi konuda olsun yani anlıyacağınız hayatımın her yerinde karşımdaydı bu sabırsızlık illeti.Benden size bir tavsiye ne olursa olsun sonu ne olursa olsun cidden sabırlı olun sabır her şeyin anahtarı .Sabırsız kardeşler deneyin bana hak vericeksiniz.

''Allah sabredenleri sever''(ali imran 146) 

 Sağlıcakla ve takipte kalın :)


--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kadınlar Ne İster? 

Merhaba arkadaşlar ben Sümeyye :)

Bir kadın olarak bu yazının gerçekten gerektiğini düşündüğüm için yazıyorum. Öncelikle empati yapabiliyor muyuz?  Tabi ki herkes empati yapar ama nasıl?  😊 Empati demek kendini karşıdaki kişinin yerine koymak ve onun gözünden olayı görmektir. Yani burda yaptığımız yanlış yine kendi gözümüzle bakıyor olmamız. Empati yaptığımız kişinin kişiliğini düşüncesini az çok bilirsiniz. İşte tam olarak bu düşünceye girmemiz lazım. (ben dahil😂) Nasıl bir eş istersiniz? Hayal edin. Edin😂  Ve şimdi aynen öyle davranmaya başlayın. Bu düşünceyi karşınızdakiylede paylaşın. Konuşun.İnsanlar konuşarak anlaşır.  Buraya kadar anladığımızda göre şimdi asıl yapılması gerekenlere gelelim.
Kadınlar çiçektir. Bu söz nedir,  doğru mudur?  Eeee biraz düşününce anlaşılacağı üzere sadece bi benzetme arkadaşlar bunu bile bile beyler hala tııııııınnnn 😂😅  şimdi çiçek ne ister hava su falan filan yani çiçek büyümek için bakım ister. Eeeee çıktı işte ortaya kadında ilgi ister.😂 bu yani
Aşkta gurur olmaz yazın söyleyin derdinizi konuşarak anlatın
Bir problem olduğunda ilk ona gidin
Onu kendi anneniz kardeşimizden ayrı tutmayın. Siz ne söylerseniz onun tavrı ona göre değişir. Beyler bunu yapan sizsiniz.😂Unutmayın hayatınızı eşinizle yaşayacaksınız.
Boşa kırgınlık kızgınlık çıkarmayın. Habersiz bir iş yapmayın yaaaaa😂 Haber vermek ne kadar zor. (burda empatiiii)
Ufak hediyeler çok önemlidir. Bunun maddiyatla bi alakası olacak diye bi kural yok.😊 Küçük bir kağıda o gün boş kaldığınızda bişeyler yazın hayaller, duygular, özlem vs. Verin ona bu ne kadar büyük bir şey ki... Hadi bi deneyin ve karşınızda ki kişi nasıl tepki vericek (yorumlarda belirtirseniz çok sevinirim)
Güzel sözler naziklik bunlar çok önemli en basitinden iş yerinde biri size şunu ver dese sinirlenirsin. Ee empati dedik ya onun için yumuşak olun kaybeden bişeyin olmaz.
Bu yazı sadece bi kişinin düşüncesiyle olmaz. Şimdi kadınlara sordum.
KADINLAR NE İSTER?  Cevapları görelim:
-Tabi ki ilgi
-Güven
-İlgi
-Açık yüreklilik
-Güler yüz
- Sevgi
-Güzel sözler
- Bencil davranmalarını,kendilerini güçlü sanmamalarını
- Dinlenilmeyi isterim. Gibi cevaplar aldım.

Tabi ki bu düşünceler bana ait ama yararlı olacağını düşünüyorum.  Umarım işinize yarar görüşlerinizi ve yorumlarınızı belirtin. Teşekkürler :)

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


Fenerbahçe

Selamın aleyküm arkadaşlar ben sıkı bir Fenerbahçe taraftarıyım ve bu aralar bende tüm Fenerbahçeliler gibi üzgünüm ligdeki durumumuz belli yurt dışı desek zaten hayal oldu adı sanı duyulmayan kadrosunda adam gibi topçu olmayan bütçesi bizim evin mutfak masrafı kadar olan bir takıma yoktan yere maç kaybettik bu biraz ağır oldu benim içinde.Bu arada mutfak masrafı dedimde mecazen yani o kadar zengin değiliz :) Hasılı kelam göz ile görülen durum şu fener bahçe bu sene ciddi kötü.Ama bu Fenerbahçemize desteklerimizin biteceği manasına gelmiyor kesinlikle sonuçta yensekte yenilsekte sonuna kadar Fenerbahçeliyiz :) Şimdi yapıcağımız önümüzdeki futbol yılına daha iyi bir kadro ve takım ruhuna sahip olan bir kadro ile çıkmak için dua etmek ve mevcut yönetime bunun için anketlerde vesayre yerlerde bunu iletmek.Bu kadar yazı yeterli sanıyorum şimdilik ilerliyen zamanda tekrar bu konuları daha kapsamlı bir şekilde ele alıcağız inşaallah şimdilik sağlıcakla ve takipte kalınn .. :)

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Tanışma Yazım 

Selamın aleyküm arkadaşlar bu benim ilk blog yazım olacak dilerseniz biraz kendimden bahsedeyim. Adım Metin soyadım Şen istanbulda yaşıyorum aslında yazı yazmayı ve okumayı pek sevmiyorum hatta pek değil hiç sevmiyorum bunu bu blog da yeneceğim inşaallah.Blog u kız arkadaşım Sümeyyem efulimmm ile yürüteceğiz birlikte yazılar paylaşacağız bir çok alana el atıcağız ve bilinmeyenleri sizlerle paylaşacağız gündemde olan olaylarıda arz taleb içerisinde sizlere ileteceğiz inşaallah . Sağlıcakla ve takipte kalın .. :)

Yorumlar

Popüler Yayınlar